Ellerimizin Büyük Boşluğu
Burası dünya.
Gece gece gece
Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.
Oyun bitti, zifiri karanlıkta belalar uçuşuyor
Dünyanın yalanları, uçakları ve bombaları arasında solup giden ömrümüzü
Kuşa çeviren yasalardan, yönetmeliklerden, nizamnamelerden sıkıldık
Telefon seslerinden, akıp giden televizyon görüntülerinden, bilgisayar tıkırtılarından, gazete hışırtılarından
Alıp başımızı gitmek istiyoruz
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz
Sana gelmek
Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz
Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz
Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz
Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz
Rüzgârın sesini, ırmağın sesini,
Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk
Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek, nanenin nane olduğu bir dünyayı yeniden isterken
Seni istiyoruz aslında Bunu söyleyemiyoruz
Her yer gece, çok gece
Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim
Çok yenildik yetmez mi
Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında, bir günahın tenhasında
Büyütüp durduk siyahı
Kuşlar gibi bakarken
Kuşlar gibi vurulan çocuklarla
Çok yenildik yetmez mi
Bir mermiyle değişirken dünyamız
Kulağımızda uluslararası bir kınama
Büyük büyük yokluk yurdunun uğuldayan sorusuyla giriyoruz toprağa
Dünya değişti ama kapı nereye açılacak
Biteni biliyoruz şimdi ne başlayacak
İşaretler ortadayken çöllere daldık
Kalp verdin korkunç yaralandık
Akıl verdin, iyiliği esir aldık
Ekranda kıtadan kıtaya atılan bir füze
Gazetede karşı kaldırıma geçerken çiğnenen bir adam
Durmadan dönen bir dünyada nerede olunabilirse
Orada bile değiliz ve bilmiyoruz böyle nasıl
Çamur olabilir kan olabilir karanlık olabilir böyle nasıl
Ele geçirir dünyayı gece
Gece gece gece
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne
Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi
Bilmiyoruz
Çünkü
Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu
Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şuan
Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları
Bu olanlar! Çok şey şüphesiz
Ama vaktimiz kalırsa oturup düşüneceğiz
Yusuf’u düşüneceğiz, Ya’kub’u, Musa’yı
İsa’yı düşüneceğiz, Nuh’u ve öbürlerini
Ve Efendimizi
Efendimizi
Kuyular kuyular kuyular kazdık
Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında, sazdık
Kestik kendimizi deldik yaktık
Sonra sana değil dünyaya aktık
Dünya ki mescittir, bir ona otel yapmışız
Kalktı ki yenilmişiz değişmişiz azmışız
Bir sızı kalmış içimizde başka bir şey yok
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız
Bir çocuk oyuncağını alamamış
Bir kız sevdiğini saramamış
Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu
Bir adam paramparça bir çift göz için
Birisi ekmek götürememiş evine
Birisi aşk
Birimiz dünyayı kurtaracak
Birimiz yarını
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor
Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor
Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor
Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor
Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hâlâ açık sanıyor
Geldik işte bunlar ellerimiz
Açılmış bak, bilirsin ne diye
Ki bilirsin, biz bu ellerle neler işledik
Açtık işte bunlar ellerimiz
Burası dünya
Şu biziz
Bunlar da ellerimiz
Öyle açık, öyle acemi, öyle boş
Öyle mahcup, öyle dalgın, öyle boş
Öyle boş
Senin değil miyiz hepimiz
Senin değil mi her şey
Alırsın kime ne verirsin kime ne
Ve bu açtığımız eller senin değil mi
Senin değil miyiz hepimiz Rabbim
Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar
Bize dokun
Dokunmazsan uçacağız tozlar gibi uzayın derin soğukluğuna
Kahire’den Bombay’a, İstanbul’dan İsfahan’a, Kudüs’ten Paris’e
Sensiz neye baktıksa örgütlü bir yalnızlıktı
Ne yaptıksa sensiz, bir şarkısızlıktı
Hayatın bir durağından öbür durağına
Bir sevgili olmadan yürümek!
Bunu yapamıyoruz
Kundağı çıkarıp kefeni giymeden önce
Adına hayat dediğimiz o büyük sarhoşlukta
Bir ölüm adımıyla geçerken dünyanın bütün içlerinden
Ellerimizi açmış bekliyoruz
Açmış bir çiçeğin değil miyiz senin
Haber göndermedin mi bize
Şahitlerin değil miyiz
Müziğin değilsek bu sesler ne
Kimsesiziz kime gidelim
Yaralarımız var kime
Sıcak bir şey arıyoruz, kime
Merhamet istiyoruz, kime
Bağışlanmak istiyoruz, kime gidelim
Sorumuz ve cevabımız sen değil miyiz
Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim
Çok yürüdük yollar kayboldu yol bulduk sana geldik
Ne getirdin deme bize senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur
Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlar da ellerimizin büyük boşluğu
Altı yönüm harab, beş duygum harab
On parmağımda on acı Ya Râb
Denize dalan bir desti nasıl tahammül etsin suya
Fırlattın beni dünyaya
Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma.
Bağışla bizi diyebilir miyiz bilmiyoruz
Dilimiz varır mı buna
Affet bizi diyebilir miyiz
Bunu deniyoruz şimdi
İçimizin ve dışımızın bütün cehennemlerinin uzağında bir bekleyiş bizimki
Büyük bir kapının önünde bir karınca, vurmuş kapıyı bekliyor
Kapı açılacak yoksa niye var
Rahmet örtecek günahı
Geride kalacak gazabın adımları
Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz
Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz
Değil mi
Değil mi
Değil mi
Ol dedin olduk senden
Gel dedin geldik sana
Yaptıklarımız için
Yapmadıklarımız için
Elimizi
Dilimizi
Allah’ım
Bağışla bizi
Bağışla bizi
Başımız yerde
Açtık elimizi sevgilinle birlikte
Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
Elimiz açık ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz
Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına
İnşirah inşirah inşirah
Ayetin değil miyiz senin Yâ Allah
Mevlana İdris
İbrahim Sadri tarafından seslendirilen bu şiiri dinlemek için linki tıklayın
http://www.radyocagri.com/izle.php?id=4503